Genel olarak 0-3 yaş aralığında görülmeye başlayan ve bireylerin hayatları boyunca devam eden bir gelişim bozukluğudur. Bu gelişim bozukluğu, konuşma veya davranış güçlüğü olarak karşımıza çıkar. Otizm spektrum bozukluğu olarak da bilinen bu hastalık doğuştan gelen, nöro-gelişimsel bir farklılıktır. Otizm bozukluğunun sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı uzmanlara göre genetik olarak ortaya çıkan otizm, gen aktarımıyla mı yoksa bir mutasyon sonucu mu oluştuğu tartışılan konular arasında yer alır. Otizm, ebeveynlerin endişelendiği bozuklukların başında yer alır. Aile bireylerinin çocuğu takip ederek, gözlemlemeleri önerilir. 

Otizm Belirtileri ve Erken Teşhisin Önemi
Çocuk, konuşma yaşına geldiğinde konuşmuyorsa ya da konuşmasında belirgin problemler varsa Otizm ihtimaline karşı hastaneye başvurmaları önemlidir. En belirgin ve ayırt edilebilir sosyal belirti ise fiziksel temastan hoşlanmamalarıdır. Aile bireyleriyle dahi sarılmayan, öpüşmeyen bireylerin, kalabalık alanlardaki dikkat dağınıklıkları ve davranış bozlukları da artar. Dikkat dağınıklığının yanı sıra korku ve endişe duydukları da gözlemlenir. Tekrarlayan davranışlarla da çocuğun Otizm bozukluğu fark edilebilir.  Dikkat edilmesi gereken bir husus yaralandıklarında ya da bir yere çarptıklarında acı hissi duymamalarıdır. Bu yüzden küçük yaşlardaki otizmli çocuklar göz önünden ayrılmamalıdır. Otizmin tedavisi ve müdahalesi aşamasında ailenin katkısı oldukça fazladır. Farklı fiziksel veya psikolojik hastalıklarda olduğu gibi otizmde de erken teşhis önemlidir. Bu bozukluğun erken yaşlarda fark edilmesi ve teşhis konulması, tedavi sürecini ve çocuğun sosyal çevresindeki uyumu da doğru orantıda etkiler. Bu sebeple fark edilen en ufak belirti ile en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması gereklidir.

Otizm Tedavisi
Çocuğun 1-2 yaş aralığında fark edilebilen bu rahatsızlık konuşma ve sosyal becerilerinin tam olarak yerine getirilmemesiyle birlikte keşfedilir.  Bu durumun yanı sıra 12 aylık bebeklerde el sallama, işaret etme gibi el hareketleri görülmüyorsa da bir problem olduğu düşünülmelidir.  Tedavi aşamasında ailenin çocukla olan özel iletişimi ve sevgisiyle kolaylaşabilir. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde özel programlarla, eğitim alırken çevrelerine karşı olan korku ve endişe tepkileri yatıştırılır. Bu açıdan değerlendirildiğinde erken teşhis ve tedavi oldukça önemlidir. Özel eğitmenler ve sağlık çalışanlarıyla çocuğun sosyal ve bireysel yetenekleri ve yeterlilikleri arttırılır. Bu sayede çocuk, yetişkin yaşına geldiğinde kendi, bireysel ihtiyaçlarını büyük oranda gidermeye de başlayabilir. Bu süreçte ailenin de eğitimi önemlidir. Otizm ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmayan ebeveynler için destek hizmeti veren sivil toplum kuruluşları bulunur. Bu sivil toplum kuruluşlarına ulaşarak psikolojik ve sosyal destek alabilirler. 
 

Otizm ve Yetişkinlik
Otizm Erken tanı ile başlanan tedavi sürecinin ardından yetişkinlik yaşına gelen otizmli birey kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir duruma gelebilir. Konuşma güçlüğü çeken bireyler de en az zekâ geriliği yaşayan bireyler kadar sosyal yaşamlarında güçlük çekebilirler. Fakat zekâ üstünlüğü bulunan otizmli bireyler birçok sosyal alanda kendilerini ifade edebilir düzeydedirler. Bu ifade ediş biçimleri örneğin, resim yapmak ve müzik aleti çalmak gibi sanat alanlarındaki faaliyetleri içerisinde şekillenir. Hayatlarını idame ettirmek adına çalışan otizmli bireyler de toplumda yer bulur. Toplumda yer bulabilen otizmli bireylerin sayılarındaki son zamanlarda sayılarının arttığı göz önünde bulundurulmalıdır. Ailenin duygu ve çocuğa davranışı da önemlidir. Otizm ile başa çıkmanın yolu her ne kadar erken teşhis ve tedavi olsa da gerekli olan ilk duygu sevgidir. Sevgi her şeyi iyileştirdiği gibi otizmli bireyi topluma da kazandırır. Bu yüzden ailelerin sevgilerini ve ilgilerini çocuklarından esirgememeleri oldukça önemli bir noktadır.